KPDK'da Kırmızı Çizgilerimizi ve Taleplerimizi Dile Getirdik
29 Kasım 2016, Salı

Kamu Personeli Danışma Kurulu toplantısı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu başkanlığında gerçekleştirildi. Toplantıya Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, Genel Başkanımız Metin Memiş, Genel Başkan Yardımcımız Mustafa Örnek ve Hukuk Müşavirimiz Özlem Titrek ile, konfederasyonumuza bağlı sendikaların genel başkanları ile diğer konfederasyon temsilcileri katıldı. 

Toplantıda konuşan Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, “Kamu görevlilerinden istenilen sadakati öncelikle imzanın sahibi olan kamu işvereni de istiyor, İvedi bir şekilde belirli bir tarihe kadar bitirilmesi hüküm altına alınan konular ile 2016 yılında sonuçlanması öngörülen üzerinde çalışma yapılacak konuların derhal sonuçlandırılarak 31 Ocak 2016 tarihinden geçerli olmak ve kamu görevlilerinin lehine olmak koşuluyla hayata geçirilmesi gerekliliğini bütün kararlılığımızla ifade ediyoruz. Kamu işvereni atılan imzaya sadık kalmaya, verilen sözün gereğinin yapılmasına davet ediyoruz” dedi.

Toplantıda Memur-Sen’in görüş, beklenti ve taleplerini açıklayan Ali Yalçın, “2016 yılının son Kamu Personeli Danışma Kurulu toplantısını gerçekleştirmek için bir aradayız. 2016 yılının Mart ayındaki ilk Kamu Personeli Danışma Kurulu toplantısında ifade ettiğimiz teklif ve talepler, dile getirdiğimiz konu başlıkları hakkında gündem oluşturabilecek düzeyde bir değişiklik, gelişmenin olmadığı tespitini öncelikle ifade edelim. KPDK’nın ve yapılan toplantıların amacı, 4688 sayılı Kanunun 21’inci maddesinde; “sosyal diyalogun geliştirilmesi, kamu personel mevzuatının ve kamu yönetimi uygulamalarının değerlendirilmesi, yönetimin daha iyi işleyen bir yapıya kavuşturulması için ortak çalışmalar yürütülmesi, kamu görevlilerinin yönetime katılımının sağlanması ve kamu yönetiminin karşılaştığı sorunlara çözümler geliştirilmesi” şeklinde ifade edilmiş, buna rağmen KPDK’nın bu amaçların herhangi biri için ürettiği anlamlı, kabul ve takdir edilir bir sonuç ürettiğini söylemek mümkün değildir” dedi. 

ÖNCE GÜNDEMİ NETLEŞTİRELİM
“Sosyal diyalogun geliştirilmesinden kasıt, Nisan ve Kasım aylarında bu salonda bir araya gelmemiz ise diyalogun gereklerini eksiksiz bir biçimde yerine getiriyoruz” diyen Yalçın, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Ancak, bu salonda bir araya gelmeden önce KPDK’nın gündemi için bir araya gelmiyoruz. Bir araya gelmek bir tarafa iletişim araçlarıyla, yazılı ya da sözlü olarak bir araya gelip KPDK olarak hangi konuları, hangi içerikleri masaya yatırmalı, tartışmalı ve karara bağlamalıyız noktasında bir süreç oluşturmuyoruz. Bu toplantı için gönderilen ve hem davet hem de gündemin bildirilmesi işlevi yüklenen yazının içeriğinde gündem olarak iki başlık var. Konuşmalar ve Genel Değerlendirme… Genel Değerlendirme ile kast edilenin içeriğine dair bir ayrıntı da yok.  Bu noktada, KPDK’nın 4688 sayılı Kanunda belirtilen amaçları ve işlevleri gerçekleştirebilmesi için öncelikle, toplantının gündeminin belirlenmesi sürecinden başlayarak gündemin birlikte netleştirilmesi yöntemini hayata geçirmek gerekiyor.” 


Mart ayındaki ilk toplantıdan sonra Türkiye’nin siyasi, ekonomik, sosyolojik ve diplomatik gündeminde tarihe iz bırakan/bırakacak gelişmelerin, kalkışmalar ve değişimlerin yaşandığını, yaşanmaya da devam edildiğini ifade eden Yalçın, “15 Temmuz darbe teşebbüsü ve sonrasındaki gelişmeler, OHAL’in ilanı ve yayımlanan KHK’lar; kamu personel sistemine, kamu görevlilerine yönelik iş ve işlemler, düzenlemeler kurumsal ve kişisel hayata doğrudan etkileyen süreç ve sonuçlar üretti, üretmeye de devam ediyor. FETÖ’nün 15 Temmuz cinneti ve FETÖ’cülerin kamu personel sisteminde, kamu kurum ve kuruluşları üzerindeki yapılanmaları merkeze alınarak, iş güvencesinden, rotasyona, performanstan, sözleşmeli personel istihdamına, güvenlik soruşturmasından, görevde yükselme ve atamalarda mülakat uygulamalarına birçok konu yine ve yeniden kamu personel sistemi başlığıyla gündemin ilk sıralarına yerleşti. Görevden uzaklaştırmalar, ihraç ve iadeler noktasında “at izi ile it izinin birbirine karıştığı” tespitinin en üst seviyeden dile getirildiği, bu türden iş ve işlemlerden kriterlerin belirsizliği, kurumların uygulama birliği oluşturma noktasındaki gecikme ve daha birçok konu bugün gerçekleştireceğimiz KPDK toplantısı öncesindeki süreçte her zeminde ve farklı medya içeriklerinde gündeme alındı. Fakat KPDK’nın gündeminde açık bir içerikle yer verilmiyor.  Bu konuların her biri KPDK’nın oluşturulma ve toplanma amaçları arasında sayılan “kamu personel mevzuatının ve kamu yönetimi uygulamalarının değerlendirilmesi, yönetimin daha iyi işleyen bir yapıya kavuşturulması için ortak çalışmalar yürütülmesi” hükmüyle birebir ilişkili ve bağlantılı. Buna rağmen, kamu personel sisteminin emek tarafının yetkili temsilcilerinin ve yetkisi olmayan iki konfederasyonun Kamu İşveren tarafı temsilcileriyle aynı masada bulunduğu bir Kurulun toplantı gündeminde bunlar açık bir şekilde başlık olarak yer almıyor” şeklinde konuştu. 

İÇERİK SUNUMU BEKLİYORUZ
Yalçın, “Biz, bu toplantıda Kamu İşveren tarafının Nisan’dan bu yana özellikle de 15 Temmuz’dan bu yana kamu personel sisteminde, kamu görevlileri zemininde neler olduğu, nelerin değiştiği, hangi hedeflere ulaşıldığı, konfederasyon ve sendikalar tarafının hangi teklif ve taleplerinin hayata geçirildiği, son toplu sözleşmenin içeriği, uygulaması ve kazanımları noktasında kamu yönetiminin, bürokrasinin hangi konumda olduğu noktasında bir içerik sunumu yapmasını bekliyoruz” dedi. 
Yalçın konuşmasına şu şekilde devam etti: “Darbe teşebbüsünün, terörün, terörle mücadelenin, Türkiye’ye yönelik küresel tezgah ve kumpasların, ekonomi ve siyasi odaklı diplomatik baskı ve dayatmaların zirve yaptığı süreçlerde, kamu hizmetlerinin, çalışma hayatının, kamu görevlilerinin hak ve hukuklarının etkilenme boyutuna ilişkin olarak Kamu İşvereni gözünden bir tablonun bize sunulmasını bekliyoruz. Türkiye’de hükümet modeli tartışmalarının zirvede olduğu, buna ilişkin taslağın siyaset zemininde, siyaset kurumunun özneleri arasında konuşulduğu gerçeğine gözümüzü kapamadan böylesi bir değişikliğin kamu personel sistemi, kamu hizmetleri ve kamu görevlileri noktasında üreteceği olası değişiklikleri mutlaka birlikte konuşmalıyız. Anayasa noktasındaki yenilenme beklentisinin değişikliğe doğru evrildiği, insan hak ve özgürlüklerine ilişkin çerçeveden ziyade devlet yönetimine ve hükümet sistematiğine yönelik hükümlerle sınırlı bir içeriğin tartışmaya açıldığı bir konjonktürün içindeyiz. Böylesi bir konjonktürde diyalogun, katılımcı demokrasi aparatlarının daha geniş ve daha zengin bir perspektifle sürece, tartışmaya, gündeme katkı sunması gerektiği kanaatindeyiz.”

YALÇIN’DAN ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞINA UYARI
3. Dönem Toplu Sözleşmenin ikinci uygulama yılına girilmesine bir aydan biraz fazla zamanın olduğuna dikkat çeken Yalçın, “Dördüncü dönem toplu sözleşme sürecinin başlamasına da 8 aylık bir süre kaldı. Buna rağmen, toplu sözleşmede altına imza konulan hükümlerin bir bölümüyle ilgili olarak hala üzerine düşeni yapmak noktasında olması gerekenin gerisinde kalan Kamu İşvereni görüntüleri mevcut. Toplu Sözleşme metninde çalışma konuları başlığı altında toplanan hükümlerle ilgili olarak bu eylemsizlik hali devam ederse bu konular çalışma konuları olmaktan çıkıp çatışma-çekişme konusu olarak gündeme gelecek.  Açıkça tarih konulan başlıklarla ilgili olarak dahi, Kamu İşvereni kimi bakanlıklar, kurumlar nedeniyle attığı imzanın, verdiği sözün, hukuki açıdan bağlı olması gereken hükümlerin oldukça gerisinde duruyor. Toplu Sözleşmede yer verilen çalışma konularıyla ilgili olarak, ilgili bakanlıkları, kurum ve kuruluşları, toplu sözleşmenin anayasal bir hak, toplu sözleşmenin de bağlayıcı bir hukuki metin olduğu noktasında uyarma sorumluluğu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına aittir.  Toplu Sözleşmenin yürürlüğe girmesinden kısa bir süre sonra Devlet Personel Başkanlığı’nın planlaması ve ÇSGB’nin koordinesinde gerçekleştirdiğimiz çalışma konularına ilişkin toplantıların ve bu toplantılarda belirlenen usul ve esasların, hükme, kazanıma dönüşmemesi durumuna artık son verilmesi gerekiyor. Yetkili konfederasyon ve sendikalara danışmadan, görüşmeden, bir araya gelmeden  “kamu görevlilerinin başarı değerlendirmesi” içerikli yönetsel düzenleme taslağı hazırlayacak hızlı ve çalışkan kamu kurumlarının, toplu sözleşme hükümlerinin gereklerini yerine getirmek noktasında ağır davranmasına hangi niyetle ve zanla bakmalıyız. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda değişikliğe gidilmesi gerektiği, kamu görevlilerinin hukuki konumlarının ve statülerinin değişmesi gerektiği noktasında cümle kurma hızına yetişmekte zorlandığımız öznelerin, toplu sözleşmede imzalarının gereğini yapmadaki yavaşlığını iyi niyetli yorumlamanın mümkün olmadığını masanın bu tarafındakiler de karşı tarafındakiler de çok iyi biliyor” dedi.  


Yalçın sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Kamu personel sisteminin ana tema konu başlıklarının yer aldığı ve gelecek projeksiyonu oluşturmaya dönük bir altyapı çalışması işlevi yüklenen “Kamu Personel Sisteminin Değerlendirilmesi Çalıştayı” 21-23 Ekim tarihlerinde Bursa’da gerçekleştirildi. Aradan bir aydan fazla süre geçti fakat Çalıştay’da varılan sonuçlarla ilgili karşılıklı bir değerlendirmeyi ne siyasi iradeyle ne de ilgili kurumlarla henüz yapabilmiş değiliz. Oysa, Çalıştayın sonuçlarını, çalışma sonucunda ortaya çıkan genel kanaatleri, öneri ve eleştirileri Kamu İşveren tarafı ve Kamu Görevlileri Sendikaları tarafı olarak bir arada değerlendirmemiz gerekiyordu.”

KHK DÜZENLEMELERİNE TEPKİ
“Terörist darbe teşebbüsü ifadesinin bile yetersiz kalacağı Fetullahçı Terör Örgütünün 15 Temmuz darbe teşebbüsü sonrasında, oluşan tahribatın giderilmesi ve olası risklerin bertaraf edilmesi adına OHAL ilan edilmesini, Anayasal çerçevede hukuki bir adım olarak niteledik” diyen Yalçın, “İhaneti sermaye, terörü yöntem belleyen bu tür terör örgütlerine yönelik olarak hızla alınması gereken tedbirlerin ivedilikle hayata geçirilmesi, kamu personel sistemine yönelik sızmaların bertaraf ve tasfiye edilmesi noktasındaki kararlılık ve bu kararlılığın somut uygulamaya dönüşmesine imkan sağlayan KHK düzenlemeleri, içeriklerinde kamu görevlilerine, kamu personel sistemine yönelik hükümler, geçici veya kalıcı uygulamaların yer alması nedeniyle bizi doğrudan ilgilendiriyor.  Sözleşmeli öğretmenlik düzenlemesinin, sözleşmeli sağlık personeli düzenlemesinin, kamu görevlilerinin ilk atanmasında güvenlik soruşturması düzenlemesinin, iade ve ihraçlara ilişkin usul ve yöntem içeriklerinin KHK’lar kapsamsında mevzuata dahil olduğu bir süreç yaşıyoruz. Öğretmenin ve sağlık personelinin sözleşmeli statüde istihdamının böylesi bir zeminde kamu personel sistemine dâhil edilmesi, ilgili taraf sıfatıyla yetkili Konfederasyonun ve sendikaların görüşlerine başvurulmadan hükme bağlanması ve uygulanması, darbe teşebbüsü sonrası ihtiyaç duyduğumuz ve kesinlikle gerçekleştirmek durumunda olduğumuz normalleşme ile uyumlu değildir” şeklinde konuştu. 
Yalçın konuşmasına şu şekilde devam etti: “Kamu görevlerini, kamu personel sistemi içerisindeki konumlarını ihanet eylemlerinin suç aletine çeviren FETÖ’cülerin tasfiyesini gerçekleştirmek ve/veya yeniden kamuya sızmalarını engellemek adına alınan tedbirlerin kamu personel sisteminin ve mevzuatının doğal eklentisi haline getirilmesi gibi bir sonuca doğru gidiyoruz.  Örneğin güvenlik soruşturmasına ilişkin düzenleme bir gereklilik fakat içeriğine ilişkin belirsizlik, süreye ve sürece ilişkin belirsizlikleriyle mevzuata dahil edildi. Aynı şekilde, sözleşmeli personelin kadroya geçirilmesi talep ve tekliflerimizin bulunduğu bir zeminde, sözleşmeli öğretmen-/sağlık personeli istihdamına başvurulması ve beş yıllık çakılı görev yeri uygulamasının hayata geçirilmesini önümüzdeki süreçte yaşanacak sıkıntıları mevcutta yaşanılan sıkıntılar nedeniyle göz ardı etme hatası olarak görüyoruz. Görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavlarında mülakat uygulamasının hayata geçirilmesine ilişkin yönetmelik değişikliğinde,  yetkili konfederasyonun, yetkili sendikaların görüşünün alınmamasını, “OHAL kaynaklı bir tedbir”  çerçevesinde makul göremiyoruz. Çünkü, OHAL dönemiyle sınırlı bir düzenlemeden değil kalıcı bir hükümden söz ediyoruz.” 

4/B VE 4/C’YE KADRO ISRARLI TALEP VE TEKLİFİMİZDİR
“4/B, 4/C kapsamında istihdam edilen kamu görevlilerinin kadro beklentisi ve bizim buna ilişkin tekliflerimiz hala karşılanmış değil” diyen Yalçın, “Bu statülerde görev yapan arkadaşlarımız, ekmek ve emek arasındaki köprüyü oluşturan, kariyer ve liyakat zemininde kamu personel sistemi içerisinde daha üst görevlere yükselmelerine imkan sağlayan, yer değiştirme fırsatlarından yararlanmalarına kapı açan kadro ile memur sıfatı ile tanışma hakkını fazlasıyla hak ediyorlar. 15 Temmuz’un asli ve cani faili FETÖ’nün kamudaki sızmalarında yoğunlaştığı kurumların iş güvencesi esnekliği ya da amir/hiyerarşi dayatmasının mümkün olduğu kurumlar olduğu dikkate alındığında, FETÖ’yle mücadelenin, terör örgütlerinin kamuya sızmasını engelleme hedefinin gereği olarak kadrolu statüye geçişin, kadrolu istihdamın kamuda tek seçenek olmasının mevcut tercihler yanında daha doğru olduğu/olacağı tartışmasızdır. Bu çerçevede, kamu personel sisteminde mevcut sözleşmeli ve geçici personelin tamamının kadroyla ilişkilendirilmesi, kamu görevlileriyle aynı işleri gören kamu işçilerinin de kadroya geçirilmesi yönündeki yasal düzenlemenin bizimde yer alacağımız bir çalışma gurubu tarafından hazırlanması ve yürürlüğe konulması son derece önemlidir. Önemlidir diyorum çünkü bu yönde bir düzenleme hem darbe teşebbüsünün tahribatlarının giderildiği hem de kamu personel sisteminin FETÖ ve diğer örgütlerden temizlenmesinde büyük mesafe kaydedildiği noktasında toplumsal ve kesin bir algı oluşturacaktır” dedi. 


GEREKEN TEDBİRLERİ BİRLİKTE ALMALIYIZ
Silahlı darbe girişiminin teşebbüs aşamasında kalması ve milletin feraset ve cesaretine takılmasının, hem tetikçileri hem de onların küresel azmettiricilerini rahatsız ettiğini ifade eden Yalçın, “Başka seçenekler, başka yöntemler arayacaklarını 16 Temmuz sabahından itibaren söyleye geldik. Avrupa Parlamentosunun aldığı son karar, ABD Başkanlık seçimleri sonrasında finans zemininde yaşananlar, döviz kurlarında yaşanan hareketlilik, Suriye ve Irak’ta yaşanan gelişmeler, görünen ve görünmeyen eşleşmeler, Türkiye’de siyasi gündemle birlikte ekonomik parametrelerde de önemli değişimlere neden oldu.  Döviz kurlarındaki değişimler, emtia fiyatlarında ve özellikle de günlük hayatı, üretim bandını doğrudan etkileyen petrol fiyatlarındaki değişimler, kamu görevlilerinin mevcut mali haklarında, maaş ve ücretlerinde, satın alma güçlerinde olumsuz değişimlere neden olmuştur. Bu çerçevede, kamu görevlilerinin mali ve sosyal haklarını birlikte ve pazarlıkla belirleyeceğimiz dördüncü dönem toplu sözleşmenin gerçekleşeceği 2017 Ağustos’una kadar kamu görevlilerinin bu süreçten olumsuz etkilenmemeleri için gereken tedbirleri birlikte almamız gerekiyor. Aynı şekilde dördüncü dönem toplu sözleşmesinde de kamu görevlilerine bütçeden aktarılacak payın şimdiden Orta Vadeli Mali Plan’da belirlenenden daha yüksek olması için hazırlıkların, kaynak tespitlerinin yapılması gerekiyor” şeklinde konuştu.   

YENİ ANAYASADA KAMU GÖREVLİSİ VE KAMU HİZMETİ 
Anayasa konusunda ise Yalçın, “Memur-Sen olarak yeni Anayasanın insan onuruyla başlamasının, sosyal devletle devam etmesinin gerektiğini her platformda dile getirdik” dedi.   “Yeni Anayasa’nın Devletin gücünü değil, insanı yüceltmesini ve korumasını, insan hak ve özgürlüklerine dayanmasını vurguladık” diyen Yalçın, “Bir sistemin ve temel mevzuatın insan onurunu esas almaması en çok yoksulları, işsizleri,  dezavantajlı grupları, dar ve sabit gelirli gruplar mağdur eder. Bu nedenle, insan onuruyla başlayan Yeni Anayasa ‘demokratik, sosyal hukuk devleti’ ile devam etmelidir.  Bu noktada ‘sosyal devlet’ kavramı sosyal barışı ve sosyal adaleti gerçekleştirecek bir nitelikte düzenlenmelidir.  ‘insana yakışır ücret’, ‘saygın iş’ kavramları anayasada yer almalıdır. Tamda burada kamu görevlisi ve işçi ayrımının iyi yapılarak, Anayasanın kamu görevlilerine yönelik kesin, esnetilmez, deforme edilmez iş güvencesi perspektifi çizmesi gerektiğini yineliyoruz. Kamu görevlilerinin iş güvencesi sadece onlara ait bir güvence ve koruma değildir. Bu güvence kamu hizmetlerinde kalitenin, sürekliğin, etkinliğin ve kamu kaynaklarını doğru şekilde harcamaya dayalı verimliğin garantisidir. Bu itibarla Yeni Anayasa; Evrensel temel haklardan olan çalışma hakkını, yine çalışma hakkına bağlı olarak örgütlenme, sendikal haklar, dinlenme hakkı, izin hakkı, ücret hakkı, emeklilik hakkı, işe erişim hakkı, iş sağlığı ve güvenliği hakkı ve sosyal güvenlik hakkı gibi sosyal, mali ve özlük hakları teminat altına almalıdır” dedi.

KAMU PERSONEL SİSTEMİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ ÇALIŞTAYININ SONUÇLARI AÇIKLANSIN
Yalçın sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Devlet Personel Başkanlığı’nca 21-23 Ekim tarihleri arasında düzenlenen, kamu personelinin birçok sorununun masaya yatırılarak çözüm bulunmaya çalışıldığı,  Memur-Sen olarak bizlerin de tüm hizmet kollarında yetkili olan sendikalarımızla ve teknik ekiplerimizle sorunların ortadan kaldırılmasına yönelik çözüm önerileri sunmuş olduğumuz, katılımcılarla ortak görüş olarak kamu görevlilerinin kırmızı çizgisi olan iş güvencesine hiçbir şekilde dokunulmaması gerektiğinin hep bir ağızdan deklare edildiği Kamu Personel Sisteminin Değerlendirilmesi Çalıştayının sonuçlarının bir an evvel biz paydaşlarla paylaşılmasını,  sonuçlarının birlikte değerlendirilerek karşılıklı diyalog ortamında çözümler üretmemiz gerektiğini ifade ediyoruz.”


KAMU PERSONELİNE İLİŞKİN DÜZENLEMELERE KHK’LARDA YER VERİLMEMELİ 
KHK’lar hakkında ise Yalçın, şu değerlendirmeyi yaptı: “15 Temmuzdaki darbe teşebbüsünün bertarafı sonrasında, yeni darbe girişimlerini engellemek ve teşebbüsün anayasal düzen ve milli güvenlik açısından oluşturduğu tahribatı gidermek ve buna ilişkin tedbirleri hızla hayata geçirmek amacıyla, Anayasa gereği Olağanüstü Hal ilan edilmiş, Olağanüstü Hal ilanı sonrasında yürürlüğe konulan Kanun Hükmünde Kararnamelerle, bu kapsamda alınacak tedbirler, gerçekleştirilecek iş ve işlemler hüküm altına alınmıştır. Ancak söz konusu KHK’larda başta rotasyon, sözleşmeli istihdam konuları olmak üzere kamu görevlilerine, kamu personel sistemine ilişkin düzenlemelere de yer verilmiştir. Kamu personeline ilişkin düzenlemelere KHK’larda yer verilmiş olmasından dolayı duyduğumuz rahatsızlığı dile getirmekle beraber kamu görevlilerini doğrudan ve dolaylı etkileyen idari ve yasal düzenlemelerin, kamu görevlilerinin temsilcisi olan ve bu yönüyle de Anayasal teminatla oluşturulmuş olan paydaş konumundaki kamu görevlileri sendikaları ve konfederasyonlarının görüşleri alınmadan, diyalog mekanizması işletilmeden hayata geçirilmiş olmasının ve bunun tekrarı halinde kamu personel sisteminde yeni sorunlara neden olabileceğinden öngörümüzü de ifade etmek istiyorum.”


KAMUDAN IHRAÇ EDİLEN VE HAKLARI İADE EDİLEREK KAMUYA GERİ DÖNDÜRÜLEN PERSONEL
Yalçın sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Yayımlanan KHK’lar ile FETÖ’nün kamu kurum ve kuruluşlarındaki yapılanmasının deşifresi, tespiti, FETÖ ile üyelik, mensubiyet, irtibat ve iltisak düzeyinde ilişkisi bulunan kamu görevlilerinin tespit edilmesine, görevden uzaklaştırılmasına ve kamu görevinden çıkarılmasına yönelik hükümlere de yer verilmiştir. Kamu personel sistemi içerisindeki FETÖ mensuplarının, destekçilerinin tespiti ve tasfiyesine ilişkin faaliyet ve kararlarda, bu yapıyla ilişkisi bulunmayan tek bir kamu görevlisinin dahi bulunması, hem adalete olan inancı hem de kamu vicdanını zedeleyeceği aşikârdır.  Bu riskin oluşmasına izin vermemek; Terör örgütü mensuplarının kamudan tasfiyesindeki kararlılık yanında terör örgütleriyle ilişkisi bulunmayanların tasfiye sürecine dahil edilmemesinde, haklarında bir şekilde kamu görevinden ihraç kararı verilen masumiyeti açık ve kesin olan kamu görevlilerinin göreve iadesinde tutarlılık ortaya konmalı, ihraçları hatalı olanlarla ilgili iade süreçlerinin daha hızlı işletilmesi gerektiğini bir kez daha vurguluyoruz.  Türkiye’de çalışma hayatının gayri insani tarafını oluşturan taşeron işçiliğine son verecek olan yasal düzenlemenin bir an önce TBMM’ne sunulmasını beklediğimiz ifade ediyoruz.” 


KAMU PERSONEL DANIŞMA KURULU TOPLANTISINDA GÜNDEME TAŞINAN KONULAR
Memur-Sen Genel Başkanı Yalçın konuşmasına gündeme taşınan konularla devam etti. Yalçın konuşmasında şunları dile getirdi: 
“Mutabakat altına alınarak 2016 yılının başından itibaren uygulanmakta olan 3. Dönem Toplu Sözleşmelerinin kamu görevlilerinin geneli ile hizmet kollarına yönelik bazı hükümlerinde çalışmaların yapılması yanında bazı maddelerinde de çalışmaların belirlenen bir tarihe kadar sonlandırılarak kamu görevlilerin lehine hüküm olarak mali ve sosyal haklarına yansıtılması imza altına alınmıştır. Ancak bu hükümlere ilişkin olarak ne atılan imzaların gereği yapılmış ne de verilen sözler tutulmamıştır. Kamu görevlilerinden istenilen sadakati öncelikle imzanın sahibi olan kamu işvereni de istiyor, İvedi bir şekilde belirli bir tarihe kadar bitirilmesi hüküm altına alınan konular ile 2016 yılında sonuçlanması öngörülen üzerinde çalışma yapılacak konuların derhal sonuçlandırılarak 31 Ocak 2016 tarihinden geçerli olmak ve kamu görevlilerinin lehine olmak koşuluyla hayata geçirilmesi gerekliliğini bütün kararlılığımızla ifade ediyoruz. Kamu işvereni atılan imzaya sadık kalmaya, verilen sözün gereğinin yapılmasına davet ediyoruz. 


Dikkate alınması elzem olan değerlendirme ve tekliflerimizde bu tarihe değin gerek toplu sözleşmede imza altına alınan ve belli bir tarihe kadar çalışmaların sonlandırılması gereken konular gerek KPDK gündemine getirilerek üzerinde değerlendirme yapılan konularla beraber gelişen yeni durumların olması, ekonomideki değişiklikler, kurlardaki hareketlilik, enflasyon baskısı, görünür hale gelen sorunlar ve çelişkiler üzerinden toplu sözleşmelerde yer almamakla birlikte kurum idari kurulları ya da ikili görüşmeler aracığıyla Bakanlığınız dâhil ilgili kurumlara yazılı ya da sözlü olarak iletilen taleplerimiz de bulunmaktadır. Karşılanması halinde kamu personel sisteminin işleyişine katkıyı sağlayacak taleplerimizin kazanıma dönüşmesi halinde hizmetin kalitesini ve bugünlerde en çok ihtiyaç duyulan kamu görevlilerinin motivasyonunu artıracak tekliflerimize aşağıda yer verilmiş olup bu masadaki her bir yetkilinin sorumluluk alınması halinde olumlu sonuca daha hızlı ulaşabileceğimizi öngörüyoruz.

SAĞLIK-SEN OLARAK 2016 YILI KASIM AYI KAMU PERSONELİ DANIŞMA KURULU TALEPLERİMİZ;
    
1.    Sağlık çalışanlarına yıpranma payı verilmelidir.
2.    4/C, 4/B, vekil ebe-hemşireler, kamu görevlisi olmayan aile sağlığı çalışanları ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığında ek ders karşılığı görev yapan meslek elemanları kadroya geçirilmelidir. 
3.    “Aile Sağlığı Elemanı” ibaresi yerine “Aile Sağlığı Çalışanı” unvanları kullanılmalıdır. 
4.    Sözleşmeli iken kadroya geçenlere uygulanan 5 yıl nakil yasağı toplu sözleşme ile mahalli idarelerde çalışanlar açısından kaldırılmıştır. Başta üniversitelerde olmak üzere diğer kamu kurum ve kuruluşlarında çalışanlar da bu nakil yasağından dolayı mağdur olmaktadır. Bu yasak kaldırılmalıdır.
5.    Sağlık Bakanlığına devredilen askeri hastanelerde çalışan personelin bir kısım özlük ve mali hakları (tayın bedeli, servis, son maaşın dondurulması gibi) kayba uğramıştır. Devredilen personelin hiçbir kayba uğramayacak şekilde tüm haklarının korunması sağlanmalıdır. 
6.    Kadroya geçirilen sözleşmeli personelden, maaşları döner sermayeden ödenen memur kadrosuna atananlar, maaşları genel bütçeden ödenen memur pozisyonuna geçirilmelidir.
7.    Döner sermaye gelirleri gelir vergisinden muaf olmalıdır. 
8.    Sağlık çalışanlarının emekli olduğu zamanki gelirleri artırılmalıdır. Başbakanın 14 Mart Tıp Bayramında sağlık çalışanları için çalışma yapılacağına dair verdiği söz yürürlüğe konulmalıdır.
9.    0-6 yaş grubundaki çocuklar için kreş açılmalıdır. Yeterli sayı sağlanamadığı için (50 ve üzeri) kreş açılamayan kurumlar için merkezi bir alanda kreş açılmalı ve ücretsiz servis sağlanmalıdır. Bu kreşlerde 24 saat hizmet verilmelidir. Ayrıca kadın kamu görevlilerine 0-6 yaş grubuna giren çocukları için 300 TL kreş yardımı yapılmalıdır.
10.    Dağıtılabilir döner sermaye tutarının tamamı çalışanlara dağıtılmalıdır.
11.    Döner sermaye bütçesi üzerindeki vergi yükü azaltılmalı, bunun için hazine hissesi devlete ödendiği gibi dağıtılabilir döner sermayede %1 olarak hesaplanmalı, merkez payı %1’e düşürülmeli, kapatılmış kurum olan SHÇEK payı kaldırılmalıdır.
12.    Aile hekimleri başına düşen nüfus azaltılmalı, ancak mevcut mali hakları korunmalıdır. 
13.    Tüm Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı çalışanlarına sosyal hizmet tazminatı verilmelidir.
14.    Toplu sözleşme masasında elde ettiğimiz eşi özel sektörde görev yapanların son iki yıl içinde 360 gün prim ödeme şartı, Sağlık Bakanlığında son dört yıl içinde 720 gün olarak değiştirilmiştir. Sağlık Bakanlığında tekrar son iki yıl içinde 360 gün prim ödemenin yeterli sayılması sağlanmalıdır.

 

PAYLAŞ :